İngilizce’de “writer’s block” olarak geçen terim hakkında biraz konuşmak istedim. Tanım ile başlayalım. Wikipedia’da geçen tanıma göre yazar tıkanıklığı, bir yazarın ortaya yeni bir ürün koyma becerisini yitirmesi durumu imiş1. Tabii burada komple bir kesilmeden bahsediliyor. Benim biraz odaklanmak istediğim konu, bunun aralıklı ya da kesitli olması. Örneğin, kendi adıma konuşacak olursam, bir konu bulduğumda o konu hakkında konuşmak gayet kolay, fakat o konuyu bulana kadar bir kesit oluyor ki, içinden çıkmam biraz zor oluyor. Aralıklı olan durum ise, bir kitap çıkardıktan sonra ikinci kitabını takriben on yıl sonra çıkaran yazarları, sürekli yazdıktan sonra uzun bir ara veren makale yazarlarını örnek verebilirim. Bunların sebeplerini irdelemek istiyorum.

Cümle kurmak aslında düşünüldüğünde çok kolay değil. Özneler, yüklemler, sıfatlar, olan olayın zamanı işaret eden yapılar vesaire… Günümüzün büyük bir çoğunluğunu bunu yaparak geçirdiğimiz için artık doğal geliyor, o kadar. Birbirine bağlı cümleler kurmak da bir nebze alışık olduğumuz bir şey. Olay örgüsünü kurmak yine günlük yaşantımızda, birine gününüzü anlatırken, olan bir olayı betimlerken, kurgusal bir hikaye anlatırken yapıyoruz. Edebi eserler ise bunun bir sonraki aşaması. Hatta bu konuda arşa çıkan J.R.R. Tolkien, George R.R. Martin ve daha sayamadığım ve adını bile bilmediğim bir sürü yazar var. Bir insan kendi dilini oluşturuyorsa23 burada bunu bir durup sorgulamak lazım. Hikaye gereği yapmak isteyebilir belki, fakat yazarın bu üstün çabaya girişiyor ise, altında daha farklı nedenler aramak istiyorum. Belki kendini daha iyi ifade etmek istemiş olabilir?

Yazılım dünyasında da buna benzer bir durum var. Kişisel görüşüm, çıkan her yüksek seviyeli programlama dilinin yazarı, kendimi bilgisayara daha iyi nasıl ifade edebilirim kaygısından yola çıkmış olduğu yönünde. Dilin sonrasındaki gelişimi ise optimizasyon ve yine insanların dertlerini çözmeye yönelik. Bunun en belirgin örnekleri ise deklaratif programlama4 dilleri5.

Yazar tıkanıklığının genel sebeplerini tabii ki artık bildiği dillerde kendini ifade edememe olarak yorumlayamayız. Bu açıkçası biraz lüks bir dert gibi geliyor bana. Ben açıkçası bazen kendi dilimde kendimi iyi ifade edemediğimi düşünüyorum. Bazen İngilizce kullanmak daha uygun geliyor bana. Bazı durumlarda kendimi o dilde daha iyi ifade edebildiğimi düşünüyorum. Sanırım ana problem ya anlatacak bir şeyin olmaması, ya da anlatmak istediklerini anlatacak seviyede edebi bilgiye sahip olmamak. O anda onu yapacak psikolojik kapasiteye ya da güce sahip olmamak da eklenebilir belki bunun içerisine tabii, ama bu konuda altını dolduracak yeterli bilgiye sahip değilim. Zamanın olmaması ise tartışılabilir bir konu.